İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ve ICLEI Sürdürülebilir Kentler Birliği Küresel Yönetim Komitesi İklim Eylemi Eş Başkanı Tunç Soyer Kadıköy Sürdürülebilir Kentler Zirvesi’nde konuştu. Başkan Soyer, iklim kriziyle mücadelede döngüsel kültür kavramının öneminden söz ederek “Köklerini İzmir’den, Türkiye’den alan, benzersiz ve yenilikçi bir yaklaşım olan döngüsel kültürün dünyaya yayılması için ICLEI Sürdürülebilir Kentler Birliği’yle çalışmaya hazırız” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, ICLEI Küresel Yönetim Komitesi İklim Eylemi Eş Başkanı ve Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği (SODEM) Başkanı Tunç Soyer, Kadıköy Belediyesi ve ICLEI Sürdürülebilir Kentler Birliği tarafından düzenlenen Kadıköy Sürdürülebilir Kentler Zirvesi’ne katıldı. Kadıköy Kozyatağı Kültür Merkezi'nde yapılan zirvede yeşil şehir yatırım finansmanı, iklim kriziyle mücadelede döngüsel kültürün rolü ve uluslararası girişimlerin yerelleştirilmesi konuları ele alındı. Açılış konuşması yapan Başkan Tunç Soyer, zirveye katılan tüm il ve ilçe belediyelerini ortak çabayla büyüyen ve 2019'dan bu yana Türkiye'deki üye sayısı iki katına çıkan ICLEI ağına katılmaya davet etti. Soyer, “ICLEI Kadıköy bildirgesinde belirtildiği gibi, hiçbir şehir, belediye başkanı veya ülke, küresel zorluklarla tek başına mücadele edemez. Bugün burada 70'in üzerinde belediyenin, uluslararası kuruluşların ve kentlerin temsilcisi olarak buluşmamız, iklim kriziyle mücadeledeki kararlılığımızın yegâne göstergesidir” dedi.
Zirvenin sonunda ICLEI Kadıköy Bildirgesi 2022 de imzalandı. Bildirge ile yerel yönetimlerin demokrasi, barış, sosyal adalet, sağlık, refah ve sürdürülebilirlik için kritik öneme sahip olduğu vurgulanarak ICLEI’nin Türk belediyelerinin sürdürülebilirlik çabalarında önemli bir partner olduğu ilan edildi. Türk kentlerinin Avrupa ve küresel sürdürülebilirlik hedeflerine ve girişimlerine katılmasının öne çıkartıldığı bildirgede Türk belediyeleri ICLEI ile işbirliği yapmaya davet edildi. Ayrıca Türk kentlerinin 2022 boyunca ve sonrasında düzenlenecek uluslararası görüşmelere aktif katılımı talep edildi.
Kimler katıldı?
Zirveye CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, İzmit Belediye Başkanı Fatma Hürriyet, Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, Bozkurt Belediye Başkanı Birsen Çelik, Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel, ICLEI Avrupa Bölge Direktörü Wolfgang Teubner, ICLEI Dünya Sekretaryası Küresel Savunuculuk Direktörü Yunus Arıkan, Mannheim Belediye Başkanı Peter Kurz da katıldı.
ICLEI Birinci Başkan Yardımcısı ve İsveç Malmö Belediye Başkanı Katrin Jammeh, ICLEI Başkan Yardımcısı ve Finlandiya Turku Belediye Başkanı Minna Arve ise çevrim içi olarak zirvede yer aldı.
Açılış konuşmasında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sera gazı emisyonlarını azaltmak ve entegre gıda politikalarıyla iklim kriziyle mücadele etmek için taahhütlerde bulunduğunu vurgulayan Başkan Tunç Soyer, “Bu hedeflere doğru ilerlerken kentsel ve kırsal katmanlar arasında fiziksel, ekonomik ve belki de en önemlisi kültürel bağlar inşa ediyoruz. Bu yaklaşım İzmir’i, döngüsel kültür kavramı ile yönetmemize fırsat sunuyor. Yani kültürü; ekonomi, ekoloji ve değişimin bizatihi kendisini birleştiren bir harç gibi görüyoruz. İzmir kadar eski bir şehirde bu terim, mevcut ve gelecekteki problemlerimize çözüm bulmamıza yardımcı olan, adeta bir yapbozun uzun zamandır kayıp bir parçası gibi… Döngüsel kültür dört ayak üzerinde yükseliyor; Doğayla uyum. Birbirimizle uyum. Geçmişle uyum. Ve son olarak, değişimle uyum” dedi.
Doğayla uyumun kırsal ve kentsel yaşamları yeniden birbirine bağlamak anlamına geldiğini söyleyen Başkan Soyer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gücümüz, çeşitlilikten geliyor. Bu nedenle döngüsel kültürün ikinci ayağı, birbirimizle uyumu ifade ediyor. Bu hususta, doğa haklarına olan bağlılığımıza mukabil güçlenen sosyal demokrasi, büyük rol oynayacak. Döngüsel kültürün üçüncü ayağı, geçmişimizle uyum. Çünkü bizden önce yaşamış kültürleri anlamadan, kültürün geleceğini tasarlamak mümkün değildir. Döngüsel kültürün dördüncü ve son ayağı ise değişimle uyum. Değişimle uyum, kültürü sürekli biçimde, çağımızın ve geleceğimizin yenilikleri ile entegre etmemizi sağlıyor. İzmir'de döngüsel kültürün bu dört ayağı üzerinden yeni bir kentsel model tanımlıyoruz. Cittaslow Metropol adlı programımız; şehirleri, popülizm ve otokrasi yerine sakinliği ve uyumu destekleyen bir ekosistem olarak görmesi yönüyle döngüsel kültürü yeniden geliştirmeye adanmış bir program. Bu fırsatı, ICLEI'yi döngüsel kültür konseptinin küresel olarak daha da geliştirilmesini desteklemeye davet etmek için kullanmak istiyorum! Köklerini İzmir’den, Türkiye’den alan, benzersiz ve yenilikçi bir yaklaşım olan döngüsel kültürün dünyaya yayılması için ICLEI Sürdürülebilir Kentler Birliği’ni desteklemeye hazırız” şeklinde konuştu.
Zirvede Başkanlar Paneli’ne de katılan Başkan Soyer, doğa ve adalet üzerine konuştu. “Biz doğayla aramızdaki adaleti yok etmiş durumdayız. Krizler, savaşlar, felaketler bu yüzden giderek tırmanıyor. Önce doğa ile olan adaleti sağlamak zorundayız” diyen Soyer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çünkü doğa, ezilmesi en kolay olandır. Doğanın avukatı, sendikası, siyasi partisi, dernekleri ve meslek örgütleri yoktur. Ancak insanın adil olup olmadığını aslında doğayla olan ilişkisi gösterir. Doğayla uyumu ve doğayla adaleti yakalamamız lazım. Bunun da en kolay yolu kültür. Kültür sadece sanat, edebiyat, şiir değildir. Hayatın var olması için gereken koşulların oluştuğu zemindir. Bu zemin aslında bizim kaldıracımız. Dünyayı doğayla uyumlu ve iklim kriziyle başa çıkabilir hale getirmek için yapmamız gereken şey kültürü kullanmak.”
“Hayatı savunuyoruz”
İnsanın kâinattaki evriminin sürekli devam ettiğini belirten Soyer “Doğayla uyum aslında doğayla barışık olmaya çalışmak demek. Muazzam kadim kültürümüzde bunun ipuçları var. Bizim köylümüz toprağa tohum serperken ‘kurda, kuşa, aşa’ der. O tohumda kurdun da, kuşun da, aşın da payı vardır. Doğada o kadar büyük tahribat yarattık ki. Doğayı yönetebileceğimize inandık. Doğanın bir parçası olduğumuzu unuttuk. Oysa kuştan ya da ağaçtan bir farkımız yok. Onlar ne kadar doğanın parçası ise biz de o kadar parçasıyız. Biz doğayla uyumlu, barış içinde yaşarsak iklim kriziyle ve bu felaketlerle başa çıkabileceğiz. Doğayla uyumun birbirimizle uyum meselesiyle de yakın bağlantısı var. Demokrasi birlikte yaşam kültürüdür. Birlikte yaşam kültürü sadece insanlar arasındaki bir mesele midir? Niye burada doğa yok? Bizim demokrasiye bakışımızı da yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Birlikte yaşadığımız tüm canlıların, doğanın hukukunu da korumak zorundayız. Nazım Hikmet’in ‘70’inde bile zeytin dikeceksin. Ölüme inat, hayata inandığından’ dediği gibi. Biz hayatı savunuyoruz. Zeytin alanlarıyla ilgili yönetmeliği hayata inanmadıkları için çıkardılar. Zeytinlerin oradan sökülüp kömür madeni çıkartılmasının bir ekonomik faydası olabileceğini düşünüyorlar. Zeytinin ne kadar kıymetli olduğuna inanmıyorlar. Ama biz hayatı savunmaya devam edeceğiz” dedi.
EHA